Bozcaada denince birçoğumuzun aklına üzüm gelir haliyle, hele yolunuz Ağustos veya Eylül ayında adaya düştüyse, o üzümlerin sizi büyülememesi mümkün değildir. Yer gök üzüm, çeşit çeşit taptaze tezgâhlarda üzüm, şaraphanelerde üzüm… Adanın her yerinde hummalı bir üzüm toplama telaşına kapılıp, dayanamayıp birde üretim tesislerine gittiniz mi, tatilinizi bayağı bir üzüm uzmanı olarak tamamlayabilirsiniz.
Bozcaada’nın mitolojik paralarında hep bir yüzünün üzüme saklanması boşuna değildir. Adanın bu ünü sadece şimdi değil, Homeros’tan, Evliya Çelebi’den gelir.
Malum en meşhur üzümü Çavuş adıyla anılan şişman beyaz (hafif rengi sarıya da çalar), çekirdekli üzüm. Ufak hafif toplu bir çocuk gördüğümüzde ve onun tatlılığını dile getirmek istediğimizde ağzımızdan kaçar ya “Çavuş”, işte o Çavuş öyle bir üzüm… Çavuşumuz minik sultani üzümlerin yanına konulduğunda aynı ufak toplu bir çocuk gibidir. Yanakları hafif pembeleşmiş, dokunduğunuzda bir o kadar narin ve şeffaftır. Bu yaramazın güzelliğini Bozcaada’dan gelir. Çavuş bir tek Bozcaada’da bu kadar güzeldir. Bozcaada’nın poyrazı, toprağı, bereketi üzümün rengini sarıya çalar, şeffaflaştırır ve çekirdeklerini bir veya ikiye düşürür. Adanın çiçekleri üzümler olurken onlara bol miktarda çiçek aroması taşırır durur. Bu yüzden derler ki, Çavuş o kadar güzeldir ki, Osmanlı döneminde sırf Topkapı sarayı için üretilmiştir. Narindir Çavuş pek öyle örselenmeyi de sevmez, dalından alındı mı, fazla da dayanmaz. Bu nedenle, en güzelini Ağustos Eylül aylarında, bir ay hadi bilemedin 1,5 ay yiyebilirsiniz.
Bir diğer üzümümüz Kardinal, Kıbrıslı’lar duymasın, ama bizim kardinalimizde fena değildir. Kardinal adıyla eş bir üzümdür. İri ve şaşalı mor bir üzüm. Çavuş gibi narinde değildir. Valla ağzınıza her attığınızda bayağı bir çiğnemeyi gerektirir. Soğuk da servis edilirse, karpuzla, kavunla yarışır. Kırmızı üzümlerin aksine ince zarı ve yoğun tadıyla Kardinal, kıymetlidir.
Azıcıkta Vasilaki’den bahsedelim kızmasın bize, Vasilaki Yunanca’da Asil anlamına gelir. Asil bir üzümdür hakikaten, Bozcaada şaraplarının vazgeçilmezidir. Şarap mı sofralık mı diyen bağcının aklını karıştırır durur. Hikâyeye göre 1900’lerin başında Dedeağaçtan gelmiştir.
Ufaktan ufaktan bizde sizi sanki üzüm uzmanı yaptık sayılır ama bitmedi. Bilmek yetmez bu işlerde, biraz da tecrübe lazım. Derler ya “Herşey yerinde güzel, herşey zamanında güzel” ve bunun için doğru yer Bozcaoda, şarap için şimdi, üzüm için Ağustos’ta mutlaka bekleriz.